25 Temmuz 2013 Perşembe

Saftirik Greg’in Günlüğü – Jeff Kinney

Saftirik Greg’in Günlüğü – Jeff Kinney
Kitabın daha doğrusu kitapların adını çok duydum. Ne zaman kitap almaya gitsem raflarda bu kitapları görürdüm. Daha sonra filmleri de çıkmaya başladı. Çocuk kitapları olduğunu bildiğim için almamakta ısrar ediyordum fakat sonunda bu kadar tutulmasının nedenini öğrenmek için aldım ve okudum.

Okudum fakat neden bu kadar tutulduğunu anlayamadım. Karikatürlerden oluşan kısacık bir kitap. Karikatürleri çıkartsan 50 sayfayı bulmaz. İçi bu kadar boş bir kitabın nasıl seri haline getirildiğini, nasıl filminin çekildiğini pek kavrayamıyorum. Sanırım yaşlanıyorum.

Kitapta bir çocuğun komik hikayeleri anlatılıyor fakat hikayelere dair bir detay yok. Böyle oldu diyor ve orada hikayeyi bitiriyor. Böyle olunca benim gibi biraz mantık arıyorsunuz ve bulamıyorsunuz. En azından devamını duymak istiyorsunuz ama yok. Skeç tadında kısa kısa hikayeler sunuyor. Bazısı eğlenceli bazısı saçma.

Zevkler tartışılmaz. Özelliklede kitap zevki hiç tartışılmaz fakat bana göre bir kitap değil.

12 Temmuz 2013 Cuma

Cehennem – Dan Brown

Cehennem – Dan Brown
Dan Brown çoğu kişi gibi benim de en sevdiğim yazarların başında geliyor. Kitaplarını okumak büyük bir zevk. Bir taraftan bir çok yeni bilgi öğrenirken bu öğrendiğiniz bilgiler ile birlikte kendinizi bir maceranın içinde buluyorsunuz. Cehennem romanını daha da güzel yapan ise işin içine İstanbul’un da girmiş olması.

Kitapta yine kahramanımız Robert Langdon’un farklı bir macerası anlatılıyor. Adam gözlerini açtığında kendisini Floransa’da bir hastanede buluyor ve son 48 saatte dair hiçbir şey hatırlamıyor. Tam doktorlar ona vurulduğunu anlatırken hastanede bir saldırıya daha uğruyor ve genç güzel doktor ile kaçıyorlar. İlk iş olarak Amerikan Konsolosluğundan yardım istiyor fakat onlarda onu öldürmesi için aynı kişiyi gönderiyorlar. Bunun üzerine cebinde bulduğu ve Dante’nin Cehennem’ini gösteren bir cihas buluyor ve bunun gizemini çözerek son 48 saatte neler olduğunu bulmaya çalışıyor.

Robert Langdon peşinde o kadar insan varken genç doktor ile birlikte ilk olarak Floransa’nın içinde tarihi bir yolculuğa çıkıyor ve daha sonra Venedik’e geçiyorlar. Profesör gizemli tek tek çözüyor ve işin tahmininden çok daha ciddi bir boyutta olduğunu anlıyor. En sonunda da yolu İstanbul’a düşüyor ve deyim yerinde ise dananın kuyruğu İstanbul’da kopuyor.

Kitabın güzel tarafı sona yaklaştıkça okuduklarınızın aslında ne kadar farklı olduğunu anlamanız. Her seferinde şok biraz daha artıyor ve sonda zaten herşey çözümleniyor. Bu romanın filmi de eminim çok güzel olur ve İstanbul’da çekilecek olması bile insanı şimdiden heyecanlandırıyor.