Kara Büyü

Yönetmenliğini John V. Soto'nun yaptığı ve oyuncu kadrosunda Jane Badler, Tahyna Tozzi, Travis Fimmel gibi isimlerin bulunduğu Kara Büyü sinemaseverlere korku gerilim filmi sunuyor.

Kara Büyü filminin konusu babasından aldığı bir kutu sonrası tüm arkadaşlarının ölmeye başlaması ile işin sırrını araştıran bir gencin başından geçenler anlatılıyor.

Yönetmeni
John V. Soto
Oyuncuları
Jane Badler, Tahyna Tozzi, Travis Fimmel
Senaristi
Anthony Egan

saçma bir kitaba benziyor

büyü kitapları beni sarmaz kardeş

cok spr bı roman

Tehlikeli Oyun

Robb White’in aynı isimli gerilim romanından esinlenerek beyazperdeye uyarlanan Tehlikeli Oyun aynı zamanda sinema kariyerinden daha çok hastalığı ile tanınan Michael Douglas’ı farklı bir karakter ile beyazperdeye taşıyor.

Jean Baptiste Leonetti’nin yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosunu Stephen Susco kitaptan uyarlayarak yazdı. Filmin oyuncu kadrosunda ise Michael Douglas ile birlikte Jeremy Irvine ve Martin Palmer yer alıyor.

Zenginliğin verdiği ihtiras ile farklı hobilere yönelen Madec son olarak çölde avlanma tutkusunu yerine getirmeye karar verir ve bu alanda zenginlere rehberlik yapan Ben ile anlaşarak Mojave çölünün yolunu tutar. Madec çölde avlanırken karşısına çıkan bir insanı da öldürür ve bu işleri tamamen değiştirir. Hayatını hapishanede geçirmek istemeyen zengin tek görgü tanığı olan Ben’i de öldürmeye karar verir fakat genç kaçar. Bunun üzerine Madec çölde yeni avının peşine düşer.

Tehlikeli Oyun çölde yaşanan bir kovalamacayı izleyenlere sunuyor ve onların gerilim dolu anlar yaşamasını sağlıyor. Özellikle Temel İçgüdü filminden sonra istediği çıkışı yakalayamayan Michael Douglas için yeni bir fırsat olmuş diyebiliriz.

Bitik Şehir

Hollywood’un genç yeteneklerinden biri ve parlak bir geleceği olan Allen Hughes’ın yönetmenliğini üstlendiği Bitik Şehir oyuncu kadrosu ve bütçesi ile şimdiden dikkatleri üzerine çeken bir film.

Senaryosu Brian Tucker tarafından yazılan filmin başrollerinde Mark Wahlberg, Russell Crowe ve Catherine Zeta-Jones gibi Hollywood’un usta ve tanınan yüzleri yer alıyor.

Polis memurluğundan uzaklaştırıldıktan sonra özel dedektif olarak çalışmaya başlayan ve belediye başkanı tarafından karısını izlemesi için tutulan Billy(Mark Wahlberg), belediye başkanının karısını izledikçe işlerin sadece bir aldatma şüphesinden fazlası olduğu anlaması fazla sürmez. Kendini bir anda derin politik olayların içinde bulan dedektif kendini işin içinden çıkartmak için yollar aramaya başlar.

Aslında filmin senaryosu oldukça zayıf. Kitap okuyan isimler özellikle İskender Pala okuyanlar senaryoyu benim gibi zayıf bulacaktırlar. Bu filme harcayacağınız zaman ve para yerine İskender Pala'nın Katre-i Matem kitabını satın alabilirsiniz ve iki saatte bitirebilirsiniz. Böylece hem paranın boşa gitmez hem de iki saatinize değecek birşey yapmış olursunuz hem de dedektiflik hikayesi nasıl olurmuş görmüş olursunuz.

Cehennemden Gelen, New York Seni Seviyorum ve Tanrının Kitabı gibi filmler ile adından söz ettiren Allen Hughes bu sefer daha iddialı bir film ile sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Suç ve gerilim filmlerini sevenler için güzel bir seçim.

Örümcek

Yönetmenliğini ve senaristliğini Sedat Ergen’in yaptığı Örümcek filmi izleyenlere dramatik bir gizem hikayesi sunuyor.

Sedat Ergen aynı zamanda filmin başrolünde yer alıyor. Filmde ona daha önce Bana Bir Soygun Yaz filminde izlediğimiz Bihter Delüv ve Nihat Demirel eşlik ediyor.

Örümcek filminin konusunda eski aşıkların yeniden bir araya gelmesi ile geçmişleri ile yüzleşmeleri anlatılıyor. Serhat ile Gizem bir zamanlar birbirlerine deliler gibi aşıktır fakat Serhat’ın uzaklara gitmesi ile birlikte Gizem kendisine yeni bir hayat kurar. Karşısına kıskançlığı ile tanınan Kemal çıkar. Kemal ile Gizem mutlu hayatlarına devam ederken Gizem eski bir arkadaşlarının kaybolduğu haberini alır. Bunun üzerine bu gizemli kayboluşu aydınlatabilmek için mecburen eskiden sevgili olduğu Serhat ile yüzleşmek zorunda kalır. Bu yüzleşme ikisinin de hayatını derinden etkileyecektir.

Örümcek filmi gizemin yanında aynı zamanda izleyenlere bir macera da sunuyor. İzleyenler bir taraftan dramatik bir hikaye izlerken diğer taraftan da bir gizemi çözmeye çalışıyorlar.

Prenses Lissi ve Karadamı Yeti

Alman yapımı filmleri sinema salonlarında pek görmeye alışık değiliz fakat alman yapımı animasyon filmini sinema salonlarında görmek açıkçası insanı çok daha bir şaşırtıyor bir fakat daha Hollywood kalitesinde görselliği sunmaları çok daha fazla şaşırtıyor.

Prenses Lissi ve Karadamı Yeti filmi Almanya yapımı bir animasyon filmi ve animasyon kalitesi olarak gayet güzel fakat senaryo ve komedi olarak gerçekten seviyenin çok altında bir film sayılır.

Prenses Lissi ve Karadamı Yeti filmin konusu mutlu bir şekilde yaşayan kral ve eşinin, şişman ve çirkin benzetme gerekirse Recep İvedik tipinde biri tarafından kralın eşinin kaçırılması ile değişir. Bir tarafta şeytan ile girdiği anlaşmayı yerine getirmeye çalışan kötü adam diğer tarafta eşini kurtarmaya çalışan kral.

Prenses Lissi ve Karadamı Yeti filmi açıkçası sinemaya gidip izlemeye değecek kalitede bir film değil. Prenses Lissi filmlerini tiye almak için yapılan animasyon filmi açıkçası pek seyre değer değil. Ne eğlenceli, ne komik ne de sürükleyici bir senaryosu var. Yine de gidip görmek isteyenler için sinema salonları açık. İyi Seyirler...

Aşkın İngilizcesi

Ben açıkçası Türkiye'deki sinemacıları pek anlayamıyorum. Amerika'da yayına tam 17 ay önce girmiş ve DVD'de izlenecek bir filmi, dahası bir romantik film iki yazı vizyona girmemiş ve şimdi sonbahar başında Türkiye'ye getirip vizyona sokmak hangi akla sığar merak ediyorum açıkçası?

Dahası en kötü film adlarından birini daha koymuşlar. Böyle çeviri yapacaksanız aşkın fransızcası deseniz daha doğru olurdu çünkü filmin orjinal adı broken english ve bu ismi almasının nedeni Amerikalı bir kızın ingilizcesi bozuk uçuk bir fransız ile aşk yaşamasından dolayı verilmiş. Dahası film Paris'e kadar uzanıyor.

Neyse aşkın ingilizcesi filmini Türkiye'ye getirenlerin bir bildiği vardır herhalde deyip aşkın ingilizcesi filmini anlatayım biraz. 30lu yaşlarda güzel bir bayan çevresindeki herkesin güzel bir evlilik yaşaması ve kendisinin sürekli ilişkilerinde hatalar yaparak düzenli bir ilişki yürütememesi nedeni ile bir tür bunalıma girer ve kendini sorgulamaya başlar. Tam bu sırada karşısına fransız uçuk bir adam çıkar ve kadının hayatını değiştirir. Kadın bu uçuk adamdan beklemediği kadar etkilenir ve fakat henüs kendini sorgulama bunalımını atlatamamıştır ve bu ilişkisinde de benzer hatalar ile bu aşkı sonlandırmak istemez. Yani hem hatalarını sorgulayan hem de mantıksızlığın özü olan aşkı yaşamaya çalışması ikilemi filme farklı bir tat katıyor.

Birbirini seven çiftler için güzel bir film aslında ama sinemaya gidecek kadar iyi mi bence değil. Daha çok sevgilinizi alıp DVD'de baş başa izlenerek daha fazla tat alınabilecek bir film aşkın ingilizcesi. Dahası birçok yönden ilişkileri geliştirme açısından bilgide sağlıyor. Eğer avrupa edebiyatının en tanınan isimlerinden olan Stefan Zweig'in Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabını okuduysanız film size çok çağrışım yapacaktır. Aslında oradaki olmayan aşkı burada oldurmaya çalışmışlar gibi bir his veriyor insana. Tabi anlayana.

10 üzerinden 6 verebileceğim bir film aşkın ingilizcesi fakat üzerinden bu kadar zaman geçmiş olan bir film için sinemaya gitmeye değmez açıkçası ama DVD olarak tavsiye edebileceğim güzel bir romantik film. iyi seyirler...