31 Temmuz 2015 Cuma

Trendeki Kız - Paula Hawkins

Bazı yayınevlerinin medyada gerçekten çok iyi bağlantıları var ve kitaplarını oldukça iyi pazarlayabiliyorlar. Birden bire herkesin okuduğunu ve çok beğendiği bir kitabı siz de merak edip alıyorsunuz ve hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Paula Hawkins’in Trendeki Kız romanı da tam bu tarz bir kitap.

Uzun süredir çok satanlar listesinde yer alıyor ama beğenilme oranı satış oranına göre çok altta yer alıyor. Zaten buradan mükemmel pazarlama taktiğini anlayabiliyorsunuz. Oysaki polisiye romanları seven herkes kitabın ne kadar basit olduğunu anlayabiliyor.

Birincisi yazar katilin kim olduğunu belli etmemek için ona hiç dokunmazken diğer herkesin şüpheli olduğunu okurun gözüne sokmak için elinden geleni yapmış. Böyle olunca zaten katilin kim olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü polisiye romanların ilk kuralı okuru sonunda şaşırtmaktır ve yazar bunu yapabilmek için çok basit bir yol izlemiş. Normal okur bunu yemez.

İkincisi yazar kendini çok fazla tekrar ediyor ve kitabın ilk kısmına neredeyse uyuma noktasına geliyorsunuz. Kız trene biniyor, evleri izliyor, geçmişini düşünüyor, kız trenden iniyor. Bunu kaç kez okudum sayamadım.