14 Nisan 2015 Salı

Labirent: Ölümcül Kaçış - James Dashner

Labirent serisini ilk duyduğumda Açlık Oyunları’nın kopyası olduğu için pek okumak istemedim. Daha sonra uzun süre çok konuşuldu ve en çok satan yabancı romanlar listesinde uzun sure yer aldı ve sonunda filmi de yapıldı. Film izlemek kitabı okumaktan daha kolay olduğu için ben de ilk olarak filmi izledim. Biraz saçma bulmama rağmen konu olarak merak uyandırdı ve ben de serinin üç kitabını da okudum.

Birinci söylemem gereken filmde gerçekten inanılmaz saçmalamışlar. Kitap ile neredeyse alakası bile yok. İlk kitabı okuduğumda bu şekilde düşündüm fakat ikinci ve üçüncü kitabı okuduktan sonra da filmde neden bu kadar değişikliğe gittiklerini biraz anladım. Çünkü kitaba sadık kalsalar ikinci ve üçüncü film diye bir şey pek mümkün olacak gibi görünmüyor. Yazar serinin devamın öyle saçmalamış ki gerçekten ilk kitap olmasa kimse bu kitapları yayınlamaz.

Hikaye basit olarak açlık oyunları tarzına benziyor. Bir grup genç bir labirentin göbeği yerleştiriliyor ve oradan kaçmaları isteniyor. En son gelen genç çok farklı ve arkadaşını kurtarmak için geceyi labirette geçirmeye cesaret ediyor. Şimdiye kadar hiç kimsenin labiretten sağ kurtulamadığı düşünüldüğünde baya çılgınca bir şey yaptığını anlıyorsunuz. Fakat bir şekilde labiretten sağ kurtuluyor ve bu herkesin dikkatini çekiyor. Dahası daha önce hiç olmayan bir şey oluyor ve labirette bir kız gönderiliyor. Gençler daha bunun şokunu yaşarken bu kez de labiretin kapıları gece kapanmıyor ve geceleri bir ölüm savaşına dönüyor. Bunun üzerine tüm gençler labirette girip çıkışı bulmaya karar veriyorlar ve kendilerini amansız bir savaşın içinde buluyorlar. Sonunda karşılaştıkları gerçek ise onlar için daha şaşırtıcı oluyor.