26 Eylül 2013 Perşembe

Aynı Yıldızın Altında – John Green

Gerçekten çok duygusal ve hüzünlü bir kitap ama bu kadar kötü bitmesi insanda hayal kırıklığına neden oluyor diyebilirim. Yine de ağlamak istiyorsanız okuyabileceğiniz kitapların başında geliyor.

Kitapta ölümcül hastalıklar ile boğuşan gençlerin hikayesi anlatılıyor. Katıldıkları destek grubunda tanışan Augustus ile Hazel ilk görüşte birbirlerinden etkileniyorlar aşk yaşamaya başlıyorlar. Hazel çok etkilendiği ama sonu olmayan bir kitabı Augustus'a tavsiye ederiyor ve o da okuyunca etkisi altında kalıyor. Bir şekilde yazara ulaşıyor fakat yazar Amsterdam'da olunca Augustus Tek Dilek hakkını sevdiği kız uğruna kullanıyor ve onu Amsterdam'a yazarı görmeye götürüyor. Fakat yazardan ummadık tepkiler alıyorlar. Yazar onları adeta yerin dibine sokuyor ve evinden gönderiyor. Fakat bu onların aşklarını engellemiyor ve hiç değilse Amsterdam'da romantik zaman geçiriyorlar.

Fakat geri döndüklerinde acı gerçek ile tanışıyorlar. Augustus'un artık fazla zamanı kalmamıştır ve en azından Hazel'den once hayata gözlerini yumacaktır. Fakat bu bile onun aşkının önünde engel oluşturmuyor ve Hazel'in çok istediği sonu kendi yazmaya karar veriyor. Fakat hastalığı buna izin vermiyor ve yatalak hasta haline geliyor. Hazel de aşkını bir an olsun yalnız bırakmıyor fakat acı gerçek ile de karşılaşıyor. Augustus ölmeden once kitabın devam hikayesini yazamıyor fakat son olarak bir mektup ile başkasından istiyor. Kitap da zaten o mektup ile bitiyor.

8 Eylül 2013 Pazar

Şeytanı Uyandırma – John Verdon

Şeytanı Uyandırma – John Verdon
John Verdon'un tüm kitaplarını okudum. Şeytanı Uyandırma romanı da Dave Gurney serisinin üçüncü kitabı ve serinin en kötü kitabı olduğunu söyleyebilirim.

John Verdon kitapları iki özelliği barındırır. Bunlardan birincisi katil litap boyunca işin içindedir ve iyi bir gözlemci iseniz bulmanız mümkündür. İkincisi ise cinayetler gizemlidir ve nasıl yapıldığını bulabilmek bile okuyucuya farklı bir his verir.

Şeytanı Uyandırma romanında bu ikisi de yok. Birincisi katili bulabilmek mümkün değil. İkincisi ise cinayetler çok basit ve hiçbir özel yanı yok. Hatta nedeni daha en başta anlıyorsunuz.

Kitabın en kötü yanı ise sonu diyebilirim. Baştan sona kadar katil kusursuzluğa önem veren, her türlü ayrıntıyı düşünen, peşindekileri farklı yönlendiren biri gibi gösteriliyor fakat sonda çok kolay yakalanıyor. Böyle birinin sonda göz göre göre böyle bir hata yapması pek akla mantığa sığmıyor.

Kitabın kısa özeti ise yıllar once bir grup Mercedes kullanıcısı öldürülüyor ve yıllar sonra bir kız geride kalanların acıları ile bir belgesel hazırlamak istiyor. Dave Gurney de danışman olarak ona yardımcı oluyor. Olayın tam anlamıyla araştırılmadığını farkediyor ve işi derinlemesine araştırıyor. Tabi katil geri dönüyor ve cinayetlerine yine başlıyor. Fakat kim olduğuna dair tek bir iz bile yok. Dave Gurney de tehlikeli bir oyun oynamaya karar veriyor ve katilin kim olduğunu bildiğini katile hissettiriyor. Tabi katil de onun peşine düşüyor.